
“Adam karşısındaki genç ve güzel kıza uzun uzun aşklarının yüceliğini anlatmaktadır. Bulundukları sahilde denizden gelen dalgaların gürültüsü adamın anlatımını zorlaştırırken , üzerlerine sıçrayan sular iyice sinirlerini bozmaktadır.”
Koltuğunda bir taraftan saç tıraşı olup, aynı zamanda büyük bir dikkatle günlerdir çektiği filmi seyreden yönetmen büyük bir hışımla yerinden fırlayıp, bağırır;
” Uzatmayın bu sahneleri bu kadar, kısaltın! “
Bu arada yönetmeni tıraş eden berber , ani hareket karşısında sıçrayarak
” Lütfen sakin olun beyefendi, elimde makas var. Bir kaza olmasını istemem.”
” Tamam , tamam , sen devam et. “
Filmin apar topar bazı sahneleri çıkartılır. Yeniden oynamaya, devam eder.
“Olmaaaz! , Olmaz! Yine uzun, yine uzun “
Berber yine telaşla,
“Ama lütfen beyefendi!”
Film çabucak biraz daha kısaltılır. Yeniden oynamaya başlar.
“Lanet olsun, kısaltın şunu demedik mi? “
Berber ürkek bir sesle,
“Beyefen..”
“Sende keseceksen, kes artık şu saçı, oyalanma .”
“Hemen efendim. “
Film birkaç kez daha başlar.
Film yine çok uzundur.
Tekrar tekrar kısaltılır.
Yönetmene filmin son kez hazır olduğu bildirilir.
Bu sırada ekranda, adamla kadının öpüşme sahnesinden tek bir kare durmaktadır.
“Tamam işte bu kadar, bütün mesele bu kareyi yakalamaktı.”
Berber ;
“Benim de işim bitti beyefendi. Sıhhatler olsun. Aynada görmek ister misiniz?”
Yönetmen, aynada başında kalan tek tel saçı görür.
“Manyaaaaak ! “